Steve Jobs Ya Da Bill Gates Olmanın Dayanılmaz Zorluğu

Bu hafta genç bir yazar arkadaşımız köşe yazısında “Neden içimizden Steve Jobs’lar çıkmıyor?” diye sormuş. Sonrada bunun nedenini Amerika’nın eğitim olanaklarına bağlayarak, “Siz de önemli başarılar elde edebilirsiniz, Amerika’da okumalısınız” mesajı vermiş. Her yıl binlerce gencimiz eğitim için bu ülkeye gidiyorlar. Gerçekten de Steve Jobs ya da Bill Gates olmak için Amerika’da okumak yetseydi niceleri…

Halil Erdoğmuş

min read

Paylaş

Steve-Jobs-Ya-Da-Bill-Gates-2

Bu hafta genç bir yazar arkadaşımız köşe yazısında “Neden içimizden Steve Jobs’lar çıkmıyor?” diye sormuş. Sonrada bunun nedenini Amerika’nın eğitim olanaklarına bağlayarak, “Siz de önemli başarılar elde edebilirsiniz, Amerika’da okumalısınız” mesajı vermiş. Her yıl binlerce gencimiz eğitim için bu ülkeye gidiyorlar. Gerçekten de Steve Jobs ya da Bill Gates olmak için Amerika’da okumak yetseydi niceleri bu başarıyı yakalamış olurdu. Bizim altını çizmemiz gereken daha fazla maddemiz olduğu kanaatindeyim.

Kanımca kendinizi geliştirme ruhunuz, eğitiminiz, içinde yaşadığınız  ekonomik çevre hepsi  başarı için ayrı ayrı öneme  sahiptir.  Her konuda mükemmelsiniz  lakin Antartika’dasınız. bu durumda büyük fırsatlar bulmakta zorluk çekebilirsiniz. Bu yüzden içinde yaşadığınız çevrede gerçekten çok önemlidir. Geçenlerde Murat Ülker bir sohbet toplantısında şöyle bir ifade kullandı. “Bazı bisküvilerimiz, bulundukları illere göre farklı lezzetlerde olabiliyorlar. Bu yüzden bir bisküvi ya da keki genelde hangi fabrikada üretmeye başlarsak aynı tesiste üretmeye devam etmeye çalışırız. Makinaların bile ruhunun olması, o şehrin iklimi hatta o fabrikada çalışan ustalar bile önemlidir.”  Kısaca yediğimiz bisküvilerin tadı bile reçetesi dışındaki değişkenlere göre değişebiliyormuş. Hal böyle olunca insanın yetiştiği sosyal ve ekonomik çevrenin ve iş yapmak için bulunduğu çevrenin de başarı için o denli önemli olabileceği sonucunu çıkarabiliriz.

Ruh tamam, eğitim tamam, çevre mükemmel. Başarı için yeterli mi? Tabi ki değil. Kesinlikle bundan sonra çok ama çok önemli tamamlayıcı bir konu daha var. O da çok çalışmak, çok çalışmak, çok çalışmak. İstediğiniz kadar iyi bir eğitiminiz olsun, yeterli çalışma azminiz yoksa önemli kazanımlar ve başarılar elde edebilmeniz tesadüflere bağlıdır. Tabi tesadüflere inanıyorsanız! Günümüzde birçok genç arkadaşımız, daha fazla çalışmak yerine  kendilerine koydukları sınırların ötesine geçmeme mücadelesi veriyorlar. Bununla birlikte neden daha iyi pozisyonlarda olmadıklarını, neden daha çok para kazanmadıklarını da sorgulayıp duruyorlar.

Genç arkadaşlarımıza önemli bir tavsiye; daha iyi gelir elde edebilmek için bulunduğunuz pozisyonun hakkını vermeniz yetmez daha çok ve verimli çalışmanız gerekir. Aksi durumda o pozisyonlarda gözü olan ve daha çalışkan rakipleriniz sizin yerinizi almakta gecikmeyeceklerdir. Firmalar için de bu durum böyledir. Sektörünüzde sizden daha fazla gayret gösteren ve başarı için daha fazla çalışan şirketler zamanla diğerlerini ekarte eder hatta bazen pazardan silip atarlar. Küçük bir esnaf için bile bu böyledir. Aynı cadde üzerinde iki bakkal düşünün, bir tanesi dükkanını her sabah düzenli olarak 08.00’de açıyor ve akşam 18.00’de kapatıyor. Diğeri ise kendisini biraz zorluyor ve her sabah komşu bakkal dükkanını açmadan saat 06:30’da kepenklerini kaldırıyor, akşam ise komşu bakkal kapattıktan iki saat sonra kapılarını kapatıyor. Zamanla  hangisinin daha fazla gelir elde edeceği ortadadır. Üstelik hafta sonu açıklık saatlerinden bahsetmiyoruz bile.

Yönetici seviyesinde de insan emek arzının bakkal örneğinden pek farkı yoktur. Sizinle aynı pozisyonu hedefleyen insanların varlığını unutmamalısınız. Daha uzun sürelerle iş yapma kapasitesi olan kişiler, tıpkı daha uzun süre açık olan bakkal gibidirler. Her an onları sizin koltuğunuza oturmuş olarak görebilirsiniz. Bu konuya sadece daha uzun süre hizmet vererek daha fazla gelir getirmek kısırlığı içinde bakmamanızı öneririm. Öncelikle, daha uzun süre açık olan bakkal, her gün daha fazla kişi ile temasta olacak, daha fazla tecrübe ve bilgiye sahip olacaktır. Daha fazla açık olan bakkalın stok devir hızı da diğerine göre daha yüksek olacaktır. Bunu, yönetici örneğinde, “bilgileri daha güncel kalacaktır” şeklinde kullanabiliriz. Kısacası, ikinci bakkalın daha uzun süre açık olması daha yüksek gelir elde etmesi sonucunu doğururken, sizin de kalitenizin, deneyim ve birikimlerinizin artması ve rakiplerinizden daha değerli bir çalışan olmanız anlamına gelecektir. Lakin bizim profesyonellerimiz “ama efendim özel yaşamımız var, benim ailem var, onlara zaman ayırmam lazım, gece geç saatlere kadar işte kalamam, hafta sonu çalışamam” gibi birçok mazereti hemen sayıveriyor. Hay hay konuya bu kadar dar çerçeveden bakarsanız, mazeretiniz olur. Haklısınız. O takdirde yerinizde saymaya mahkumsunuz. Zaten ülkemizde herkes daha fazla çalışırsa maazallah ülkemiz daha hızlı kalkınabilir, bu durum bizi bozar. Biz gelişmiş ülkelerin standartlarında çalışma koşullarında çalışmaya özeniyoruz hatta çalışıyoruz. Lakin biz, onların zamanında bizden daha sistemli ve daha çok çalışarak elde ettikleri o standartları, o evreleri yaşamadan elde etmeyi istiyoruz. Malum bizim jeopolitik konumumuz çok değerli, biz iki kıtanın birleştiği muhteşem bir konumda yaşıyoruz. Bu durum sanki her birimize, diğer ülkelerdeki insanlara göre ayrıcalıklar tanıyor.

Sevgili okurlar;

Globalleşen ve dijitalleşen dünyada bizim caddedeki bakkala göre büyük avantajlarımız var. Emeğimizi göstermek ve üretmek için mutlaka masamızın başında kalmamız gerekmiyor. Elimizdeki mobil cihazlarımızla artık çok şey yapabiliyoruz. Eğer elinizde “20 sene önce görmek mucize olurdu” diyeceğimiz bu aletler varsa, bu aletleri yeterince kullanmamak, kapalı bakkal durumuna benzer. Zira rakip kullanıyorsa size geçmiş olsun. Tabi bazılarımızın biraz önce bahsettiğimiz özel yaşam dokunulmazlıkları var. Onlar bu konuya katılmayabilirler. Ancak bu mobil aletleri kullanmadığımızda özel yaşamda yeri olmayan bazı dakikalarımız zaten boşa gidiyor. Mesela bu yazının büyük bir bölümü, bir arkadaşımla kahve dünyasında ki randevuma giderken  konuşmayı yazıya çeviren uygulama ile trafikte giderken yazıldı. Unutmayın işiniz bu dünyadaki en önemli gerçekliğinizdir. Özel yaşamınızdaki kişiler ve onlarla geçireceğiniz zaman ise en değerli anlardır. Bu önem ve değer ikilisini doğru dengelemeniz de sizin başarılı bir yönetici olabilmenizle ilgili yüksek lisans tez konunuz olabilir.

Dört yıl kadar önce YGA liderler konferansında Microsoft ülke eski başkanı ve TURKCELL eski CEO’su Süreyya Ciliv, konuşmasında “Bill Gates’in en etkilendiğim yanı hangi saatte mail atarsam atayım çok hızlı dönüş yapmasıdır. Ona olan hayranlığım öncelikle buradan başladı” demişti. Bunu duyana kadar bazen farklı saatlerde mail attığımda rahatsızlık verir miyim endişesi duyardım. O andan sonra duymamaya başladım. Zira insanların mail okuma ve onlara zaman ayırma özgürlüğüne bir müdahalemiz hiçbir zaman olmadı. Zamanın gereğini hepimiz kendimize göre algılayıp kendimize göre yerine getiririz. Ancak ne Bill Gates ne de Steve Jobs bulundukları yere salt eğitimle gelmediler. Eğitim mutlaka önemli, bulunduğunuz bölge çok önemli, lakin verimli ve çok çalışmak, zamanı iyi kullanabilmek çok daha önemli. Öyle bir hız çağındayız ki, bu çağın gerektirdiği hıza ayak uyduramadıktan sonra dükkanınızın açık kalma saatleri bile önemini yitirebilir. Bir örnek olay daha anlatarak konuyu kapatalım. Geçenlerde bir çalışma arkadaşımız çağrı merkezi birimimizde personel devir hızımızın yüksekliğinden ve o birime çalışan bulmakta zorlandığımızdan dem vurdu. İş görüşmesine davet ettiğimiz kişilerin bir çoğunun görüşmeye bile gelmediğinden, bir kısmının ise kısa süre çalıştıktan sonra işi beğenmedikleri için ayrılıklarından şikayetçiydi. Hatta bir tanesi istifasını WhatsApp mesajıyla yolladığı için son derece bozulmuştu ve bize o kişiyi adeta şikayet ediyordu. Ona şunu söyledim, “işte bizlerden daha genç insanlar bu hızda yaşıyorlar. İnsanların istifalarını WhatsApp ile vermesini yadırgamak yerine ‘WhatsApp ile istifa verenleri yadırgayanları’ yadırgamamız gerekiyor. Günümüzü anlamak gerekiyor. Önümüzdeki dönemde yaptıkları işleri sadeleştirerek birim zamanda daha fazla konu çözebilen insanlar daha hızlı ilerleyebilecekler. İşte bu birim zamanı daha iyi kullanabilmek birazda  dükkanın açık olma saatleri ile ilgili bunu sakın unutmayın.

Bu satırları okuyan birçok arkadaşımız içerikten rahatsız olabilir. Lakin başlığı tekrar okursanız uluslararası çevrelerce başarılı oldukları tescillenmiş iki insanın seviyesine doğru gidebilmenin dayanılmaz zorluğundan bahsediyoruz. Kimseyi zorla daha fazla çalışmaya falan davet etmiyoruz. Başarı yolculuğumuzda rakiplerimize göre bir adım daha ileriye gidebilmek için ailece, ekipçe, şirketçe, hatta tüm ülke olarak daha fazla çalışırsak ancak o zaman konumumuzun yükseleceğinin altını çiziyoruz. Bizim satırlarımız biraz ağır gelmişse, Google’da “Atatürk’ün çalışmak ile ilgili sözleri” şeklinde arama yapıp okumanızı tavsiye ederim. Özetini  bizim kadar lafı gevelemeden o söylemiş.

Sevgiyle kalın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir