Tecrübe Kazanmak Uzun Bir Yolculuktur

Geçen hafta şirketimizde birlikte çalışmaktan keyifle ortaya çıkan çok genç bir arkadaşımız bir başka şirketten müdür pozisyonuna yükselecek bir transfer teklifi aldı. Sistemimizde henüz bir yılını doldurmamış, üniversite sonrasında tam zamanlı en önemli iş deneyimi olarak bizimle çalışmaya başladı, bizdeki pozisyonlarda uzman düzeyde olan bir arkadaşımızdı. Çalışkan, kolay öğrenen, hevesli akıllı veya zeki (ben zeki…

Halil Erdoğmuş

min read

Paylaş

Tecrübe-Kazanmak-Uzun-Bir-Yolculuktur

Geçen hafta şirketimizde birlikte çalışmaktan keyifle ortaya çıkan çok genç bir arkadaşımız bir başka şirketten müdür pozisyonuna yükselecek bir transfer teklifi aldı. Sistemimizde henüz bir yılını doldurmamış, üniversite sonrasında tam zamanlı en önemli iş deneyimi olarak bizimle çalışmaya başladı, bizdeki pozisyonlarda uzman düzeyde olan bir arkadaşımızdı. Çalışkan, kolay öğrenen, hevesli akıllı veya zeki (ben zeki ile akıllı olmak arasında ayrımları pek ayıramam) bir arkadaşımız. Kısacası kendi kariyer yolculuğunda bir şirketten müdürlük teklifi alınca çok heyecanlanmış olsa da kişi gidecek şirkette henüz kurulmamış birimin başına başka bir kadro henüz bulunmayan müdürlük tekliflerini kabul etmişti. Profesyonel hayatta kalma belirtileri bu durum bizi iki açıdan mutlu etti, iki açıdan da endişelendirdi.

Birinci mutluluk nedenimiz; Giden arkadaşımız mutlu, onun mutluluğu bizim mutluluğumuzdur. İkinci mutluluk nedenimiz ise şirketimizde işe uzman durumda yeni başlangıç ​​daha bir yılını doldurmadan başka bir şirket tarafından “ebebek’te kayıtlısa kayıtlı müdür olabilir” diye görülebilirdir. Bu durum hoşumuza gitti ve bundan olduk.

Diğer taraftan ise biraz düşündürdü, endişelendirdi. İlk olarak bu transferi yapan şirketin ortağı ve Genel Müdürü daha bir hafta bizzat bize gelen kahvemizi içmişken böyle bir transferin paylaşılmamasını etik olarak sorguladık ya da bu davranışı kendi samimiyetimiz duygularımızla uyumlumedik. Diğer nokta ise; birlikte çabalarımızın tüm arkadaşlarımıza karşı sorumluluklarımızı hatırlamamızdır. Bunu yayınlayarak, belki de bir çoğunuzun açıkladığı bir hikaye ile anlatması daha dikkat çekici olabilir.

Usta – çırak ilişkilerinin önemli olduğu zamanlarda, çıraklar ustalarından icazet (onay) bulunmadan müesseseden kalmamışlar. Ancak usta “tamam yaşadım artık sen her şeyi bilensin, bu yazıları kendi başına yapabilirsin” der ve o zaman ayrılığa izin verirmiş. Ustalar hem çırağının zenginleşmiş, hem de çırak hünerlerini iyice gösterebilsin ki bu kişi için “falanca ustanın çırağıydı” desinler ve kendi ustalığına bir laf gelmesin.

İşte o devirde bir çanak, çömlek ustası varmış. Kenardaki çıraklarına tüm hünerlerini öğretir sonra “sen oldun” diye el vererek çıralarını kendi işlerini kurmak için yollarmış. Günlerden bir gün bu ustanın yanında çalışan bir çırak ustasına dağılmış ve “ben oldum artık değiştirmek istiyorum” demiş. Usta ise “evlendim daha senin vaktin var” diye çırağını geri çevirmiş. Hikayemizdeki çırak ise ona fırsatta daha kısa ayrılmak üzere sürekli “usta ben artık oldum, istiyorum” diye ustalığını sıkıştırmaya devam etmiş. Ancak ustaca ona fırsatta “oğlum daha her şeyi öğrenmedin, biraz bilgili olmalısın” iznini vermiş. Bir gün çırak, artık ustanın bu şekilde bildirn sıkılmış olsa gerek, “usta ben ayrılıyorum” demiş ve gidip sokağın sonraki ucuna kendi çömlek atölyesini kurmuş. Her gün ustasından önce kendi kendine dönmüş, ustanın kapsamlı tarladan toprak getirip, ustanın çalıştırdığı su kuyusundan kurtarılma sularla parçalanmış, parçalanmış ustanın hediye ettiği çıkrıkta döndürüp, ustadan gördüğü hünerlerle neredeyse ustadan daha güzel çömlekler yapılmaya başlandı. Ancak çömlekleri fırınlayıp piyasaya sürdün sonra bir süre sonra bütün çanak, çömleklerin üzerlerinde çatlaklar oluştu. Cins güzel çömlek yapılmış, sızıntının ortaya çıkmasından sonraki çatlaklarının önüne geçememiş. En sonunda boyun eğik vaziyette ustasının tarafında devam eden ve durumu anlatan sorunun nerede olduğunu sormuş. Ustası da ona hiçbir kibir göstermeden, yaptığı çanakları fırına sokmadan önce çanakların üzerlerinde gözle görülür safra zor gözükebilen minik hava yastıklarının püf, püf diye üfleyerek söndürülmesini ihmal ettiğini göstermiş. Bizim çırak ise ustasının yanında çalışırken o zamana kadar benim ustam neden çanaklara bakıp onların üzerine püf yaparak kederleniyor diye düşünürmüş. Oysa püflemenin bu olayı “PÜF NOKTASI” olduğu öğrenilmişti.

Kısacası bizim diğer endişemiz; Çırağımızın konuşmasının kısa sürede yeni kalıcılığının tüm sorumluluklarının PÜF NOKTALARINI öğrenip öğrenmediğidir.

“Tecrübe Kazanmak Uzun Bir Yolculuktur” için bir yanıt

  1. Ahmet avatarı

    hikaye gerçekten kulaklara küpe dersler barındırıyor teşekkürler Halil Bey.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir