25 ay önce bu sektöre girdiğimde daha ne olduğunu anlamadan Ramazanda otobüs sektörü ile tanıştım. Bir çok seferde otobüsler 3 yolcu ile tıngır mıngır gidiyor ama kimse o saati bir ay boyunca iptal etmiyordu. İşin enteresan yanı o seferi yapan otobüs sahiplerinin de en ufak itirazı olmuyordu.
Geçmiş zaman eki ile yazmama rağmen bu aynen şu anda da devam ediyor. Ey otobüs sahibi bunu neden kabulleniyorsun. Yazın meşhur sezonda hiçbir yere sığmayacak kadar paramı kazandın ? Eğer bu kadar çok para kazanmışsanız yapılacak şey ramazanda zarar edici faaliyetlerde bulunmak yerine ihtiyaç sahiplerine fitre ve zekat dağıtmak en azından manevi alem adına kârlı olacaktır.
Şüphesiz ki bu yaz geçen yaza göre daha verimli bir sezon yaşadı otobüs sektörü. Ama bu çokta abartılacak bir parasal birikim bırakmadı. Anlamakta güçlük çektiğim durum burada yatıyor. Hala sektör ramazanda boş gelip boş gitmeye devam ediyor, rakibim yerleşir diye en azından ramazanda saatlerinden azaltmaya gitmiyor.
Diyarbakır garajında en azından ramazana özel saat paylaşımı yapmak rakipler arasında bu kadarmı zor? Erzurum dadaşları garajın içinde bu kadar mı düşman ? Konya da bunları konuşmak namus meselesi mi oldu ? Ben dahil tüm sayın sektör temsilcileri Sezon bitti uyanalım artık. Korkunç gerçeklerimizle baş başayız. Meşhur ramazandan sonra bu kayıpların yaralarını saracak ne bayram var nede bol güneşli günler.
Yılın son üç ayına sıkışmış ramazan ve kurban için 3 erden 6 bayram günü, öncesinden ve sonrasından 3 er gün ilave ekleyelim etti 12 gün. Önümüzde 1 yemin töreni var 1 gün, Bir yeniden askere toplama var kasım sonunda bir hafta. İşte yıl sonuna kadar toplam 20 gün iş var ama 95 günümüz var. 75 gün zarar etmeyi kaldırabileceksek hiç konuşmayalım düşünmeyelim. 1 ocak geldiğinde yine güneş açmıyor bu hikaye böyle devam ediyor. Nisan Mayıs gelecekte işler hareketlenecekte bizler ayakta kalma mücadelemize devam edeceğiz. Artık daha aktif iletişime geçme zamanı geldi çoktan geçiyor diye düşünüyorum. Artık rakiplerimizle oturup anlaşamasakta uzlaşabiliriz mantığını uygulamaya koyma zamanı geldi diye düşünüyorum.
Bu bağlamda öncülüğü üstlenecek kurumlarımız başta TOFED olmak üzere otogarlarımızdaki dernekler olmalı . Amacı bizlerin yaşamsal mücadelemizi savunmak olan bu kuruluşlar uzlaşma alt yapılarına ön ayak olmalılar. Biz otobüs camiası olarak madem bu tür birlikler kurduk, bu birliklerde bizim hayatta kalma mücadelemize, ön ayak olabilmeli daha iyi hizmet verebilme arzusundaki şirketleri de motivasyon kazanmasına yardımcı olmalılar.
Sektörün tek kurtuluşunu havayolu şirketlerine sağlanan ÖTV desteğinde görmek ve her seferinde sadece bundan bahsetmeye artık hepimizin karnı tok olmalı. Havayolu şirketleri kadar bu sektörde gerek doğuda çalışan gerekse Trakya da çalışan ve Bulgaristan giriş çıkışı ile yıllarca kaçak akaryakıt alarak bundan nemalanan şirketlerin hala önü arkası kesilmedi. Bundan kaynaklı haksız rekabeti kimse dillendiremiyor ya da dillendirmek istemiyor. Bu yüzden eğri oturup doğru konuşalım. Sektörümüzün Sivil Toplum yapısı artık harekete geçmeli.
Karnımızı doyuracak projeler üretmeli, ya da üretecek ekiplerin önünü açmalı. Yoksa daha biz önümüzdeki otuz sene ÖTV nin inmesini bekler dururuz. ÖTV yi otobüs sektörünün sorunu olarak gördüğümüz sürece de bu konuda ilerleme sağlanmayacaktır. ÖTV Türkiye’nin özellikle bir üretim girdisi sorunu platformuna taşınmalı ve Türkiye’nin geneline yayılarak bir çok sektörle birlikte mücadelesi verilmelidir. TOFED bu konuda ilerleme kaydetmek istiyorsa, Tekstilden Enerji sektörüne, Tarımdan, Otomotiv sektörüne kadar her dalda girdi olarak ticari motorin kullanan her kesimi bu davanın bu mücadelenin içine çekmelidir.
Gelin birlik olalım, gelin susan dudaklarımızı, duran ayaklarımızı harekete geçirelim ve kıyısından köşesinden mücadelemizin bir kenarından başlayalım. İlk iş ne mi yapalım, birbirimize ziyaret etmekten ve kolkola girmekten başlayabiliriz.