Genç Arkadaşlarımızın CV’lerindeki Sorumluluğumuz

İşveren cephesinde iş başvuruları incelenirken son yıllarda çok moda bir tespit ve rahatsızlıklar var. Genç arkadaşların CV’lerine bakıyoruz ve çok sık iş değiştirmelerinden dolayı onları eleştiriyoruz. Hiçbir yerde dikiş tutturamamış ya da iş yapmıyorlar damgasını vuruyoruz, kendimize göre kök neden olarak ta onların uyumsuzluklarını, sabırsızlıklarını, üniversiteyi bitirir bitirmez, yüksek mevkilerde gördüklerini gösteriyoruz. Sonra içinden çıkmak…

Halil Erdoğmuş

min read

Paylaş

cv

İşveren cephesinde iş başvuruları incelenirken son yıllarda çok moda bir tespit ve rahatsızlıklar var. Genç arkadaşların CV’lerine bakıyoruz ve çok sık iş değiştirmelerinden dolayı onları eleştiriyoruz. Hiçbir yerde dikiş tutturamamış ya da iş yapmıyorlar damgasını vuruyoruz, kendimize göre kök neden olarak ta onların uyumsuzluklarını, sabırsızlıklarını, üniversiteyi bitirir bitirmez, yüksek mevkilerde gördüklerini gösteriyoruz. Sonra içinden çıkmak için çok kolay bir savunma cümlemiz daha var; “bu yeni kuşaklar böyle işte”, “Y kuşağı bunlar” vs. Peki neden çuvaldızı başkasına batırılırken kendimize iğneyi bile batırmak aklımıza gelmiyor.

Öncelikle iletişimi kesiyoruz ve internet üzerinde tüm dünya artık tek bir coğrafya düşünüyoruz.

Şu anki sektör şartları ile insanoğlu beklentilerine birlikte onarım şirketlerimizi çalışan bakış açısıyla yeni çağın beklentilerine uygun ve tatminkar bir ürün getirebildik mi?

Acaba bunların sunduğumuz iş imkanlarının ötesinde ay sonunda alacakları maaşı bir kısmını ayırdığımızda onlara değerli hissettirecek adımlar atıyor muyuz?

İşe başlarken iş teklifi yaparken net görev tanımlarının belli olduğu bildirimlerde bulunup, neler beklediğimizi doğru anlatabiliyor muyuz?

İş görüşmesinde çalışma programlarımızı mı yoksa kendi hayalimizde ki şirketimizi mi anlatıyoruz?

Bu liste biraz daha uzayabilir. Belki bizlerin zamanında hatta bizden çok daha önceki iş dünyasında durum biraz farklıydı. Daha az iş alternatifi vardı, iş paketi daha az ve net, insanların bir şirkette işe başlaması aynı şirkette emeklilik olması takdir edilecek bir durumdu. Oysa biz yöneticilerin şirketleri, çalışma faaliyetlerini yeni neslin beklentilerini karşılayabilecek şekilde getirememişsek, üzerine işe başlarken şirketimizi doğru anlatmamışsak, yıllar önce Prof Dr Sabahttin Zaim hocamızdan öğrendiğimiz “emeğin seyyaliyeti” son derece doğal bir sonuç olmaz mı?

Bir başka boyuta daha bakalım, şirket çalışma ortamı çok az değil, ofisiniz küçük ve mahalle arasında bir apartman dairesinde ayrılırsınız, arkadaşlar ise lüks bir plazada çalışıyor. Ancak arkadaşlarınız işlerinden memnun değil siz fiziki şartlarınızın diğer tarafa göre biraz kötü olmasına rağmen çok mutlusunuz? Nasıl mı? Tabiki’ye bağlı rekabet yönetiminiz sayesinde.

Bunca yıllık iş hayatından bunu öğrendim; çalışanların iş ortamlarını keyifli ve yaşanabilir hale getirenler öncelikle fiziki ortamlar değil, insani davranışlardır. Eğer biz iş yerlerinde çalışanlarımız değerli hissettirmiyorsa doğal olarak bir sonuç olarak “emek” kendisini daha değerli görebilir umduğu bir başka yer var arayışına sokacaktır. Çalışan devir belirtileri ve genç bağlantılarının CV’lerinde sık iş değiştirme konusuna bizim bağlantımızın etkisi burada başlıyor ve biz güçlendiricilere büyük iş düşüyor. Nasıl ki turistik, iyi bir deneyim yaşadığı satış noktalarını tercih ediyorsa, çalışanda değerli sevilen mutlu ve huzurlu bir deneyim yaşadığı iş yerlerini tercih edecek. Dolayısıyla şahsi görüşlerinde, çok fazla iş değiştirmelerinin bir nedeni de bizlerin onlara yeterli yardımın sağlanamamasıdır. Şirketlerimiz de üst kademe oranlarımızı bu konuda biraz bilinçlendirmeye çalışmalıyız. Her bireyin parçalarını ayırmaktan sorumluyuz. Çalışanların birikimlerinin iş yerinde uyumlu hale getirilmesine bizlerin sorumluluğu ve sorumluluğu olmalıdır. Şu an bunun farkında olmaya başlama bile ilk adım için çok önemli bir gelişme olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir