Ekonomimiz Krizsiz Bir Dönem Yaşayabilir Mi

Bu kez biraz ekonominin genel seyri hakkında görüşlerimi yazmak istiyorum. Son yıllarda istikrardan bahsetsek de  hiç kimsenin işinden memnun olmadığı bir ortamda bir kriz lafıdır gidiyor.   Sanırım biz işimize gelmeyen ekonomik ortamları kriz diye adlandırıyoruz.  Hakkaniyetle değerlendirdiğimizde şu an yaşadığımız  ekonomi sürecinde ne 5 Nisan 1994 yaşadğımız kriz ne 2001 Anayasa Fırlatma Krizi ne de…

Halil Erdoğmuş

min read

Paylaş

Ekonomimiz-Krizsiz-Bir-Dönem-Yaşayabilir-Mi

Bu kez biraz ekonominin genel seyri hakkında görüşlerimi yazmak istiyorum. Son yıllarda istikrardan bahsetsek de  hiç kimsenin işinden memnun olmadığı bir ortamda bir kriz lafıdır gidiyor.   Sanırım biz işimize gelmeyen ekonomik ortamları kriz diye adlandırıyoruz.  Hakkaniyetle değerlendirdiğimizde şu an yaşadığımız  ekonomi sürecinde ne 5 Nisan 1994 yaşadğımız kriz ne 2001 Anayasa Fırlatma Krizi ne de 11 Eylül saldırıları krizini andıran bir yapısal bozukluklar yok.  Ama biz krizsiz yaşayamayız ya mutlaka adına bir kriz dememiz lazım. Bu yüzden Mayıs 2006 da yaşadığımız kur dalgalanmasını da büyük kriz geldi haberleri ile sahiplenmiştik.

Peki kriz yoksa neden hepimiz rahat içinde değiliz, ekonomik faaliyette bulunan rant kesimi dahil neden işlerim süper her şey tıkırında diyemiyor. Bunun 2 nedeni var. Birincisi, Türkiye yıllarca enflastyonist ekonomiden birden 2003 yılının ikinci yarısında düşük enflasyonlu bir sürece girdi.  Eskiden şirketler yaptıkları işlerden para kazanamasa bile ya  paraları varsa faizden kazandılar, ya da malları varsa malları durduğu yere değerlendiği için  stoklarından kazandılar.  Ama birden enflasyon bitince afallayan ve son 4 yıldır ne yapacağını hala öğrenemeyen bir çok firma kapanmaya başladı.  Türkiye’nin hiçbir kriz döneminde dahi bu kadar fazla firma batmamış veya kapanmamıştı. Zira bu süreç  hem uzun hem de  bir çok işletmeci açısından teşhisi konamamış bir süreç. Kriz deseniz kriz değil, işler güllük gülistanlık deseniz o değil.

Son 4 yıldır bir türlü  mutlu olamamamızın ikinci ve bana göre en önemli nedeni  REKABET.

Biz bu kelime ile daha önce yüzeysel tanıştığımız için bunun anlamını pek kavrayamamışız gibi geliyor.  Zira işletmelerimiz bu kavrama pek alışık olmadığından Rekabeti çok dar bir çerçevede düşünüyor ve bu dar çerçevede  rekabetle mücadele ediyorlar ya da ettiklerini sanıyorlar.  İlkel ekonomi insanı gibi davranıyorlar da diyebiliriz. Hatta biraz daha ileri gidip belden aşağıya mücadele ediyorlar. Ben Rekabet olduğu ortamda tek silah olarak fiyat indirmeyi kullanan işletmecilere belden aşağı oyuncular diyorum. En kolayını seçiyorlar, ama en tehlikelisi, en öldürücüsünü seçtiklerinin farkına ancak birkaç ay sonra varabiliyorlar ve çoğu zamanda iş işten geçmiş oluyor.

Sektörümüzde de bu sıkça yapılan bir uygulama öyle değimli? Aynı istikamete giden otobüslerin e kış geldi  fiyat indirmezsek yolcu beni tercih etmez  mantalitesini kıramıyoruz. Bildiği tek şey fiyat indirmek. Nasıl kaliteli hizmet sunarım, ne gibi değişiklikler yaparım diye düşünen yok, tek silah fiyat hemen indir donu. Pardon indir onu yani fiyatı.

İki seviyesi var birisi eğer şöför ve mazot parasını çıkartacak kadar indirirsen, kasko poliçesinide ödemeden sallarsın 2 sene yaşarsın sanki otobüsünü hiç yenilemeyeceksin.  Ama ikinci seviyeye indirirsen sen sömestri zor görürsün, bütün her şey sana mazot verenin insafına kalmıştır artık.

Aman dikkat REKABET bu şişede durduğu gibi durmaz, öldürür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir