Columbia Günlüğü, 1.Gün, 27 Nisan

27 Nisan 2019, İstanbul Sabah 05:40’da gelmem, günün rutinlerini tamamlayıp çekirdek aile kahvaltısı saklandıktan sonra bavulumu hazırladım. 14 günlük uzun bir süreç ortaya çıkıyor olsa da, seyahatlerde panik yapmaya hazır olan birisi olarak evden çıkmadan sadece 2 saat önce bavulumu hazırladım. Uzun bir sürecin başlayacağı aylar öncesinden bilsem de bu bende bir panik hali oluşturulmuyor.…

Halil Erdoğmuş

min read

Paylaş

columbiagunlugu

27 Nisan 2019, İstanbul

Sabah 05:40’da gelmem, günün rutinlerini tamamlayıp çekirdek aile kahvaltısı saklandıktan sonra bavulumu hazırladım. 14 günlük uzun bir süreç ortaya çıkıyor olsa da, seyahatlerde panik yapmaya hazır olan birisi olarak evden çıkmadan sadece 2 saat önce bavulumu hazırladım. Uzun bir sürecin başlayacağı aylar öncesinden bilsem de bu bende bir panik hali oluşturulmuyor. Gittiğimde de uzun bir süreçte çıkacağım aylar öncesinden bilsem tde bunu da eksiklerim eksikleri bir şey olmadı. Daha sonra genel olarak onun sabah olayları gibi mihmandarlıklarını üstlendiğim arkadaşlarının bana gönderdikleri günlükleri okudular. İçlerinden iki tanesi normal günlüklerinden ayrı ayrı okudukları kitapların özetlerini paylaşmışlardı. Ben de onları okuyarak güne başladık. Kitaplardan birisi Pulitzer ve Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan John Steinbeck’in “Fareler ve insanlar” adlı eseriydi. Diğer kitabı ise Elon Musk idi. Özetleyen bilgilerin oluşturduğu itinalı cümleler sayesinde kitaplar okumuş kadar oldum. Hatta hemen bu özetleri okumanın faydalı bir şekilde artması kişilerle paylaşılıyor. İkinci kitapta iyileştirme bir konu anında bilgilendirmemi arttırdı. Elon Musk sıra dışı bir adam. Ben onu uzaktan izlediğimde Amerika’nın daha büyük dağılımı, ona dağılımı dışında, onun de farklı bir özelliği olduğunu düşünürdüm. Bu özet sayesinde aslında daha önceden yayınlanmış bu özetlenmiş cümle ile kafadan ayrılan arasındaki fark tahmin edildi. Elon Musk’ın çok kitabı okuduğunda çizilir lakin eğitimin çok aşamalarında depoun kütüphanesindeki kitapları bitirip komşu okul kütüphanelerine kitap okuduğunuzu görmek olağandışı bir adamın açık hale getirilmesi önemli bir fark olsa gerek. Bu bölümü aktardığım bazı kardeşler bunu abartılmış bir tanımlama olarak bulsalar da ben bir insanın sıradan bir yükünün yüzde biri dahi okumuş olması ile birlikte böyle bir bilgiyi hak edebileceğini düşünüyorum. Benim çevremde kitap okuyanlar var hatta kitap okumaları için zorladığım birçok genç arkadaşımız var lakin genç yaşta bu tanımlamalardaki kadar çok kitabı önemseyen arkadaşım bulunmuyor. Şimdi ortaokulda olmak ve bu konuda birimimin artması için biraz baskı almak istediğimi fark ediyorum. Bu nedenle hemen Oğlum ve Kızım ile bu özetleri paylaştım. Efe henüz 12 yaşında ve belki bunda bir etki bırakabilir. Bu çağda insanların dijital dünyalarının içinde kitap okumak ne kadar zamanları var ya da parlaklıklarının ne kadarını buna verirler bunu ertelemek çok kolay değil. Ancak etkimiz daha fazla insana daha fazla kitap okuma konusunda özendirici çabalar onların sonsuza dek çabalamasını fena durumda göstermeyebilir.

Bunun üzerine şirket arabasını bırakıyor ve yolculukları arkadaşımızı alarak havadan yola çıkmak için evden ayrılıyor. Şirkete gelince Efe’ye 20 ye yakın küçük kitap teslim ettiniz. Bakalım döndüğümde ne kadar okunmuş olacak.

Bostancı ofisten ayrıldıktan 50 dakika sonra hava kontuarlarının önündeydik. Her ne kadar uzak bir yol olsa da yapılan geniş bağlantıların dağıtımı için uygun zamanda ulaşım uygun görünüyor. Bu büyük yapının gelirken dünyanın sayılı havalanlarından birisi olmasına rağmen övünebilmesinin dahi yıpranacağı bir ruh halinde düşünme geldi. Sonra bir an için düşündüm, biz bu havayı neden bu kadar büyük inceledik? Büyüklük ödülü mü vereceklerdi bize? Aslında çok basit bir cevaptı ancak inşaat başladığından bu yana hep büyüklüğün ön plana çıktığı için öncelikle hep yoğunluğun konuşulduğu konuşma geldi. Tabii ki bölge coğrafyasının önemli bir transfer merkezi olması ve benzeri birçok madde de konuşuldu, lakin inşaat bitmesine yakın büyüklükte ve içinde çok yol yürümemesi şikayetlerinden başka bir şey duymaz oldu. Oysa dünyanın büyük ve önemli havalimanlarının yapısı içinde uzun yürüyüşler yapılmak zorunda olmanız bu olayın zaten devam etmesidir. Türkiye’de ömründe uçağa binmemiş ya da iç hatlar dışında havalanını kullanmamış insanları bu konuda yorum yapmadan önce hangi veri ile konuşmadıklarını düşünmemiz gerekir. Hatta dış hatlarda uçuş yapmış ancak Dubai, New York, Londra, Frankfurt, Paris, Singapur havaalanlarının birisini daha önce kullanmamış bir kişinin mukayese yapması mümkün da olmayacaktır. Ancak göz ardı ettiğimiz bir şey var, biz bu zahmete neden katlanıyoruz? Bazımızın Atatürk havalimanı da açık kalması gerektiğini söylüyor transit yolcu bağlantılarının nasıl bir sinerjiye girdiğinin ve bu sinerjinin sadece tek uçuş ile yakalanabileceği gerçeğini gözlüyor. Kimimiz isme takmış durumda neden çalışıyorların ismi Atatürk olmuyor diye hayıflanıyor. Oysa kayıtlarda SAP benzeri ERP sistemleri kuranlar bilirler ki siz bir mağazayı taşısanız bile aynı anda ikisine de aynı ismi veremezsiniz veya işler birbirine karışır. fazlası burada bir de hava uçuş konforu gibi önemli bir başka konu daha var. Oysa bu güne kadar bunu yazarken dahi sanki siyasi otoriteyi savunma algısı anlaşılabilir diye endişe taşıyorum. Ne garip bir endişe değil mi? Toplumumuzda oluşan olumsuzluklardan beslenmeyi o kadar ilerlemiş sonuçta ki ister istemez bu düşünce geliyor. Ancak bu olumsuzluklardan beslenme algısını değiştirmek adına kendi sorumluluklarımı da söylemiyorum. Neyse ben bu büyüklüğe ve belki ek zahmete neden katlandığımızı kendime ilan ediyorum. Medarı iftiharımız THY’nin dünyanın en önemli tipinden belki de en önemlisi olması çabasına bu ek zahmetlere katlanmamız için araştırma yapmamız. Zira bu büyük anlaşmanın asıl yapılma nedenlerinden bir parça Türk Hava Yolları’na dünya çapındaki şirketlerde rekabet avantajı oluşturmak değil mi? Eleştirirken bunu atlıyor olabilir mi? İşte bu şeylerin en az manevi olarak desteklenmesi gerekiyor elbette. Tüm bunları değiştirirken otoparka arabamızı park edip içeri kolayca girmiştik bile. Evet dinlenme mesafeleri uzundu ancak aşırı derecede ek personel konulmuş ve işler kolaylaştırılmaya çalışılmıştı. Daha sonra gümrüklü sahaya girmeden THY’nin dinlenme salonu bölümüne girdik. Oradaki özen ve misafirperverlik göz kamaştırıcı ve gurur vericiydi. İçerisindeki insanların büyük ölçüde yabancı olması beni ayrıca mutlu etti. Bu büyük yatırımın sadece birkaç yıl içinde önemli ölçüde fayda sağlamasına olan inancım arttı.

Sonrasında ise uçağa binip yerimizi aldık. THY’nin her zamanki misafirperverliği ile büyük bir türbülansla karşılaştığımız 10 saatlik bir yolculuktaydık. İnternet bağlantımızın olması sayesinde gazeteleri takip etmek, maçları görmek kolay vakit geçirmemize vesile oldu. Bu gün pazartesi günü gireceğimiz derslerin vaka dosyalarına göz gezdirme fırsatımız oldu. Vakalardan birisi 2000’li yılların başında Kanada’da faaliyet gösteren bir firma evlerdeki evcil hayvan sigortası sektörü Amerika’ya gitmek istemesi ile ilgiliydi. Proje özetinde o yıllarda Norveç’te evcil hayvanların % 49’unun özel sigortaya sahip olması ilginç bir bilgi geldi bana.

Havaalanında bir arkadaşımızın pasaportundan polisinden geçememiş olmasından dolayı gecikme yaşandı ve onu bölgedeki yerel saatle 21:00 civarında sürdürdük. Yerleştikten sonra biraz biçimlendirilmek üzere daldık.